27 Mayıs 2014 Salı

Ohrid Makedonya'nın İncisi

Arnavutluk_Makedonya_Kosova_ Ekim 2013_Bölüm 4

Ohrid

Ohrid’deki son günümüze uyandık ve sonunda Ohrid’i gezmek için yola koyulduk. Güne bürek ve sıvı yoğurtla başlamak yerine o sabah bir cafede kahvaltı yapalım dedik. Peynire doyduğumuz anlar yaşadık. Sonrasında elimizde harita başladık o kilise senin bu tiyatro benim, o kale bilmem kimin gezmeye… Ohrid’in bir özelliğini de öğrendik bu arada.. Slavların din merkeziymiş, sayısını unuttuğum kadar çok irili ufaklı kiliseden de bunu anlamalıydık zaten. Turist kafileleri Ohrid’i basmıştı diyebilirim hem Türk hem de yabancılar… Yabancılar genelde 60 yaş üzerindeydi ve umre kafasındaydılar. Kiliselere girişte cüzi de olsa para alınması biraz canımızı sıkmıştı. Ama biz de başkaldırının bir yolunu bulduk. Kalabalık turist grupların peşine takılıp sanki gruptanmışız gibi girdik birkaç kiliseye.. Göl manzaralı falan harika kiliseler vardı. Rahipler keşişler ağzının tadını biliyormuş. En güzel yerlere hep kilise yapmışlar…

Sesime Gel

Her şey çok normal olmadı tabi ki.. Bu ekiple güzel güzel başımızdan geçenleri anlatacağımı düşündüyseniz yanıldınız. Kaybolduk kırsalda. İn yok cin yok. Haritayı da kaybettim, hiç huyum değil hâlbuki harita kaybetmek. Bir yarım saat kadar vahşi doğanın tadını çıkardık, ne yapalım. Sonra insan sesi duyduk uzaklardan bir yerlerden ve Ohrid’de geliştirdiğimiz “sesime gel” yöntemiyle yolumuzu bir kez daha bulduk.



 Kaptan

Göl kenarında hayatımızın teklifini aldık. Kaptan Gusto ve miçosu köpek 5 Euro karşılığında bizi kayıkla şehir merkezine bıraktı. Böylece Ohrid gölünde sandal sefası da yapmış olduk, kiliselere başka bir açıdan (gölden) bakma imkanı bulduk. Hem de dünyanın en enteresan kaptanının ve miçosunun eşliğinde.




Üsküp Yolcusu Kalmasın

Son kez göl kenarında turladık ve pansiyondan valizlerimizi alarak otogara doğru yollandık. Boban’ın karısı arkamızdan su dökmedi beklendiği üzere. Otogarda karşılaştığımız manzara bizi bizden aldı. Ohrid Üsküp arası 3 saat. Şehirlerarası yolcu otobüsü beklerken 60 ya da 70 model sapır sapır dökülen bir otobüs karşıladı bizi. Köy otobüsünden halliceydi. Tıpkı Tiran’daki gibi.  Wireless ihtiyacımızın karşılanmayacağını o dakika anlamıştık. Bunda internet varsa dişimi kırarım dedim. Büyük konuşmuşum. Dişimi kırmak yemedi tabi.  Aynı anda sadece beş kişinin yararlanabileceği internetin olması gözlerimi yaşarttı doğrusu. Makedonya’ya haksızlık etmişim. Bizim için yeniden yolculuk başlıyordu Üsküp’e doğru.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 
 

1 yorum: